Altında yatan bilinçdışı düşünceleri bilmeden bir rüyayı yorumlamamız genelde mümkün değildir. Ancak Freud’a göre bazı tipik rüyalar herkeste aynı anlama gelirler. Bugün bu tipik rüyalardan birisine değineceğiz: Çıplaklık.

Hepinizin mutlaka deneyimlediği bir rüyadan bahsedeceğim. Çıplak olduğunuz o rüyayı anımsayın. Çıplaksınız fakat pek de emin değilsiniz. Etrafınızda insanlar var ve biraz flu gözüküyorlar. Çıplaksınız ama etrafınızdaki insanlar bunu abes karşılamıyor. Yargılamıyor, size bu konu hakkında bir şey söylemiyorlar. Bu durum bize çok tanıdık bir hikâyeyi hatırlatıyor.

Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral vardı. Kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamından başka bir şey düşünmezdi. Bir gün, ünlü bir terzi olduğunu söyleyen iki kişi kasaba geldi. Bu terziler, kendilerini oldukça yetenekli ve özel bir kumaşla giysi yapabilen kişiler olarak tanıtırlar. Bu kumaş, sadece akıllıların görebileceği bir kumaştır derler.

Kral, bu eşsiz kumaşı kullanarak kendisine en güzel giysilerden birini diktirmek ister. 

– “Size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak.”

Ancak bir şartım var der genç terzi. “Giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak.” Terziler, krala giysinin tamamlandığını söylediklerinde kral yeni giysilerini halka göstermek için bir tören düzenler. Gerçekte hiçbir şey olmadığını itiraf etmekten korkar çünkü kendi bilgeliğinden şüphe eder. Kral yeni elbiseleri ile sarayından çıkar ve dışarıda toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırır ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyemez. O anda birden küçük bir çocuk haykırır;

– “Kral çıplak!”

Hikâyeyi kendi rüyamız üzerinden düşünelim. Burada kral sizsiniz, rüya ise terziniz. Freud’a göre buradaki ahlakçı eğilim, rüyada bastırılmış arzunun varlığını göstermektedir. Ahlakçı eğilim, kişinin toplumsal normlara ve ahlaki değerlere uyum sağlama çabasını ifade eder. Ancak, rüyalardaki bu eğilim, kişinin bilinçdışında bastırdığı arzunun varlığını gösterebilir. Rüyada ahlaki bir içerik, bireyin toplumsal normlara uyma çabasının yanı sıra, bu normlarla çatışan veya bastırılan arzuların da bulunduğunu ima edebilir.

 Peki herkes susarken çocuğun “Kral çıplak!” deme cesareti nereden geliyor? Freud’a göre çıplaklık çocuk için yetişkinin aksine utanılacak değil keyif alınan bir durumdur. Misafir karşısına çıplak çıkan ve bununla eğlenen çocukları anımsarsınız. Buradan çıkışla Freud bu rüyaların temelinde çocukluğa dair anıların bulunduğunu söyler.

Yetişkin insanların rüyada çıplak kişiyle insanların alay etmemeleri, şaşırmamaları garip değil mi? Rüyayı gören kişi çıplaklığından utanırken çevresinin umursamazlığına değinmek gereklidir (Utanılan insanların yüzlerini pek hatırlamayız ve net bir şekilde her zaman yüzlerini seçemeyiz. Ancak bildiğimiz tek şey çocukluğumuzda arzuladığımız kişilerin üretilen rüyalarda yer almadığıdır). Freud’a göre karşılaşmayı beklediğimiz tatsız tepkiler arzuların bastırılmasıyla ortadan kaldırılmıştır. Öznenin utanma hali ise bilinçdışıyla muhafaza edilerek, birbirine uymayan iki parça bir araya getirilmiştir.

Freud’un rüya yorumları, bilinçdışındaki arzuların ve çocukluk anılarının rüyalara nasıl yansıdığını anlamamıza bir pencere açar. Çıplaklık rüyaları üzerinden ele alınan örnek, toplumsal normlar, utanca duyulan hisler ve bastırılmış arzular arasındaki karmaşıklığı gösterir. Terzi hikayesi ve kralın çıplaklığı, bireyin toplumla uyum içinde olma çabasını ve bilinçdışında var olan içsel çatışmaları yansıtır. Sonuç olarak, rüya analizi, bireyin düşünsel derinliklerine inerek, bilinçdışındaki unsurları anlama çabamıza ışık tutar ve insan psikolojisinin karmaşıklığını anlamamıza katkıda bulunur.

M. Eren Arslan

Sigmund Freud, Rüyaların Yorumu (2014), çev. Dilman Muradoğlu, Ankara, Say Yayınları)